Konuşma, bir çocuğun çevresiyle etkileşim kurmasını sağlayan en temel araçlardan biridir. Bebeklikten itibaren başlayan dil gelişimi, belirli evrelerle ilerler. Ancak bazı çocuklar, bu evrelerde beklenen dilsel becerileri zamanında göstermeyebilir. Bu durum, “Gecikmiş Konuşma” ya da literatürdeki karşılığıyla “Gecikmiş Dil Gelişimi (GDK)” olarak tanımlanır.
Gecikmiş konuşma, çocuğun konuşma seslerini, kelimeleri veya cümle yapılarını yaşıtlarına göre daha geç kazanmasıyla kendini gösterir. Bu durum her zaman kalıcı bir bozukluğa işaret etmese de, erken fark edilmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşır.
Ne Zaman Endişelenmeli?
Araştırmalara göre, aşağıdaki gelişimsel göstergelerin eksikliği, gecikmiş konuşma riskini işaret edebilir:
- 12 ay civarında: İlk anlamlı kelimelerin henüz üretilememesi
- 18 ay civarında: En az 50 kelimelik sözcük dağarcığına ulaşılamaması
- 24 ay civarında: Yaklaşık 200 kelimeye ulaşamaması ve ikili sözcük kombinasyonlarının (örneğin “anne gel”, “top ver”) kurulamaması
- Ailede dil ve konuşma gecikmesi öyküsünün bulunması
Bu kriterlerin bir ya da birkaçının gözlemlenmesi durumunda, çocuğun dil ve konuşma gelişiminin detaylı bir şekilde değerlendirilmesi önerilir.
Dil ve Konuşma Terapistinin Yaklaşımı
Gecikmiş konuşma, çoğu zaman erken müdahale ile büyük gelişim potansiyeli taşıyan bir durumdur. Terapistler öncelikle çocuğun genel gelişim düzeyini, işitsel dikkatini, sözcük dağarcığını ve iletişim girişimlerini değerlendirir.
- Terapi süreci, çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun şekilde planlanır.
- Oyun temelli ve çoklu duyuya dayalı çalışmalarla dilsel üretim desteklenir.
- Aile eğitimi ve ev içi uygulamalar, terapinin başarısını artırmak için sürece dâhil edilir.
Unutulmamalıdır ki, “geç konuşur, açılır” gibi yaygın söylemler her çocuk için geçerli değildir. Konuşma gelişiminde yaşanan gecikme, zamanında doğru değerlendirilmezse ilerleyen yıllarda daha karmaşık dil bozukluklarına dönüşebilir.
Ancak erken dönemde başlanan terapi, çocuğun yalnızca konuşma becerilerini değil; özgüvenini, sosyal ilişkilerini ve öğrenme kapasitesini de olumlu yönde etkiler.
